Header Reklam
Header Reklam

İş Kazaları ve İş Güvenliği

30 Ekim 2015 Dergi: Eylül-Ekim 2015
İş Kazaları ve İş Güvenliği

Yazan: Yavuz Küçükaslan, Satış Sonrası Hizmetler Müdürü, Asal İklimlendirme Teknolojileri A.Ş.

Teknolojiden, bilimden, iletişimden ve bilgiye ışık hızıyla ulaşılmasından bahsedildiği günümüz dünyasında insan hayatının ne kadar ucuz olduğunu görmek, sadece az gelişmiş ülkelerde ve ne yazık ki ülkemizde mümkün. Giderek artan güvenlik bilinci ve ortaya konan yönetmelikler istatistikleri aşağıya çekse de, bizler bu kazaların hiç yaşanmaması için mücadeleye devam etmeliyiz. Otomobil alındığında ilk gidilen yerin aksesuarcı olması, cep telefonu alındığında önce rengine uygun şık bir kılıf alınması, çelik jant tipinin araca uyumlu olmasının aracın güvenliğinden daha önemli sayılması gibi binlerce örnek verilebilir. Güvenliğimiz için küçük bedeller ödemeyi düşünmezken, geri dönüşü olmayan hatalarda bedelini canımızla ödediğimizi unuturuz. Eskiden gelişen teknolojiyi takip etmek, yenilikleri, yeni aksesuarları, ekipmanları ancak yurtdışından gelen dergilerde, kataloglarda ya da fuarlarda görmek mümkündü. Anlatıldığı kadar anlamak, anladığımız kadarıyla yapmak ya da uygulamak için çaba sarf ederdik. Tabii ne kadar başarılı olunduğunu anlamak, ancak orijinaliyle kıyasladığımızda mümkün olacaktı, bu da hiç bir zaman olmazdı. Örneğin R11 gazıyla sistemde temizleme yapmak için R22 gaz tüpünün üzerinde delik açıp vana koymayı, oradan sistemi basınçlandırmayı öğrendik. Orijinalini görmeden. Yapılan kaynağın, kullanılan vananın ne kadar dayanabileceğini hesaba katmadan sahada denerdik; canımızı hiçe sayarak. Aslında çok değerli ustalarımızın yaptıkları bu çok özel buluşların sektöre neler kattığı tartışılmaz, zaten bu tür buluşların önünü kapamak bilime ve sektöre ihanet olurdu. Ancak faydalı buluşlar, yeni komponentler, işimizi kolaylaştırırken güvenliğimizi riske atmamalı.

Günümüzde cevap bulması gereken en önemli soru şudur: Teknoloji bu kadar yakından takip edilebilirken, tüm güvenlik ekipmanlarına çok kolay ulaşabilirken, bu güvenlik ekipmanlarının sağlayacağı avantajlar ve kullanılmadığında oluşacak riskler bu kadar net bir şekilde önümüzde dururken, konuyla ilgili onlarca yönetmelik hazırlanmışken neden hâlâ iş güvenliği konusunda bu kadar çok kaza yaşıyor, bu kadar ağır bedeller ödüyoruz? Bu sorunun cevabı, çok sayıda değişik faktörün değerlendirilmesi ile verilebilir. İklimlendirme bilincinin tam oturtulamaması, yılın birkaç ayında meydana gelen iş yoğunluğu ve bu yoğunluğun yarattığı stres, bazı firmaların yetkin olmayan kişilerle çalışması, işine yatırım yapan kuruluşların da bu firmalarla rekabet etmek zorunda kalması gibi çok sayıda sebep, iş kazalarının artmasına zemin hazırlayan faktörler arasında. Konuyla ilgili yapılan araştırmalar gösteriyor ki; kazalara maruz kalan meslektaşlarımızın ihmalkârlığı, dikkatsizliği ve hatta aşırı özgüveni bile iş kazalarının en önemli sebepleri arasında. Son yıllarda zorunlu tutulan ve çok sıkı takip edilen iş güvenliği eğitimleri, şantiyelerde ve fabrikalarda uygulanan katı kurallara rağmen maalesef elim kazaların önüne geçmeye yetmemiş. Olayın en acı tarafı da; ülkemizde her konuda yorum yapacak eleştiri getirecek onca insan varken, sektöre dair yorum yapacak, meydana gelen kazaları basına yansıtacak, konulara hâkim tecrübeli, bilirkişilerin olmaması ya da çok az olmasıdır. Biz sektör çalışanları olarak, sesimizi biraz daha yükseltmeliyiz. Sadece akademik değil, satıcı, bayi, montör, bakım servisi, soğutma ürünü kullanan, kullanmayan herkesin bilinçlenmesi için programlar yayımlamalı, bunun için çaba harcamalıyız.

İş güvenliği eğitimleri, iş yerinde olması gereken malzemelerin formaliteden ibaret olmadığı ve bu malzemelerin kullanılmadığında ne gibi tehlikelere sebep olacağı konusunda sektör çalışanlarının alışkanlıklarının değiştirilmesi gerektiği, unutulmaması gereken önemli konular arasındadır. İş kazası geçiren, hastanelerde tedavi gören, ağır yaralanan ve yoğun bakımda uyutulan meslektaşlarımızın yararına; kendi kurallarını koyan, uygulayan ve denetleyen bir sistem geliştirmek için tüm meslektaşlarımı göreve çağırıyorum. Artık sadece sıcaklardan dolayı satışlarda ve montajlarda “patlama” oldu diyelim ve dedirtelim.

Şimdi hadisenin teknik ve ekonomik boyutunu inceleyelim:

Bir personelin iş ayakkabısı, bareti, maskesi, eldiveni hesaplandığında günlük bedel, personel başına sadece 1 TL olarak yansıyor.

Bir ekibin kullandığı ekipmanın testleri ve kalibrasyonu için harcanan bedelin 3-5 TL olduğunu ve bu ekibin birden fazla müşteriye hizmet verdiği düşünüldüğünde, yapılan harcamanın iş başına sadece 1 TL bile maliyeti olmadığı görülür. Tabii bu işi yapan kurumların sayısının artırılması, test, balans ve kalibrasyon işlemlerinin daha ekonomik hale getirilmesi gerektiğinin de altının çizilmesi lazım.

Asal İklimlendirme Teknolojileri A.Ş. İş Kazaları ve Güvenliği

Basınçlı gazlarla yapılan işlerin ne durumda olduğu konusunu inceleyelim:

2011 yılında, Ankara Ostim’de iş kazaların artması neticesinde, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından bir çalışma yapılmış ve oldukça kapsamlı bir değerlendirme raporu ortaya konmuştur. Bu değerlendirme raporunda basınçlı gazlarla ilgili birkaç konu var ki, mutlaka bilinmesi gerekir:

Gazların kullanım yerlerine göre sınıflandırılması,

Faz durumlarına göre sınıflandırılması;

a- Sürekli gazlar: dolum esnasında basınç ve sıcaklıklarda sıvılaşmayan gazlar (azot gibi)

b- Sıvılaşan gazlar: Dolum esnasında basınç ve sıcaklıklarda sıvılaşan gazlar (karbondioksit gibi)

c- Çözünmüş gazlar: İçerisindeki poroz maddeye emdirilmiş çözücü içerisinde çözünen gazlar (asetilen gibi)

Kimyasal özelliklerine göre gazlar;

a- Aşındırıcı gazlar

b- Parlayıcı gazlar

c- Yanıcı gazlar

d- Yakıcı gazlar

e- Zehirli gazlar

f- İnert gazlar

g- Kriyojenik gazlar

Sanayide kullanılan gazların bir diğer özelliğine baktığımızda; boğucu, parlayıcı (yanıcı), oksitleyici (yakıcı) olduklarını görüyoruz. En çok kullandığımız birkaç gazın insan üzerindeki etkilerine baktığımızda;

R11: R11 (CCl3F), düşük basınçlı (0 °C de 0.40 bar) bir soğutucudur. Ağırlıklı olarak 350 kW – 10.000 kW soğutma kapasitesi aralığında olan santrifüj su soğutucu ünitelerde (chiller) kullanılmaktadır. Bütün dünyada 60.000 adet su soğutucu ünitede R11 kullanıldığı tahmin edilmektedir. Ozon tahribatı nedeniyle üretimi durdurulmuştur. Yanmaz ve kokusuzdur.

Azot: Kokusuzdur, bilinç kaybı olana kadar etkisi belli olmaz, devamında ölüme neden olabilir, havadan ağırdır ve yanmaz.

Oksijen: Kokusuzdur, yanmaz ama yakmaya yardımcı olur. Yağ ve yağlayıcı maddelerle tepkimeye girer ve son derece tehlikelidir. Bu gazların kullanımında olmazsa olmaz, çalışan hayatını koruyan güvenlik unsurları vardır:

- Kontrol vanaları

- Alev kesiciler

- Basınç düşürücü saatler

- Geri tepmeyi önleyen valfler gibi.

Fakat yapılan incelemelerde bu güvenlik unsurlarının kullanılmadığı gözlenmiştir.

Gaz tüplerinin kullanımında meydana gelen kazaların nedenlerini şöyle sıralayabiliriz:

- Kullanıcıların eğitimsiz olması ya da kalifiye eleman açığı,

- Gözetim ve denetimlerin yetersiz olması ya da hiç yapılmaması,

- Saklama ve depolama şartlarının uygun olmaması,

- Gaz tüplerinin bulunduğu yerin yeterince havalandırılmaması,

- Tüplerin taşınması, devrilmemesi için önlem alınmaması,

- Güvenlik ekipmanlarının göz ardı edilmesi,

Tabii tüm bu maddelere baktığımızda aslında bu kadar önemli bir konuda ne kadar duyarsız olduğumuzu ve işimizi hafife aldığımızı görüyoruz. Güvenlik koşullarının üst düzeyde tutulduğu, saha çalışanlarının ve tüm taşeron ekiplerin hem donanım hem de iş güvenliği eğitimlerine önem verdiği ve güvenlik tedbirlerinde azami gayreti gösteren kurum ve şantiyelerde, söz konusu kazalara tanık olmak çok zordur.

Basınçlı tüplerde en belirgin özellik, ayırt edilebilen renkleridir. Uluslararası standartlara sahip bu tüpler, dünyanın her yerinde aynı özelliktedir. Yani ülkemizde mavi olan oksijen başka bir ülkede kırmızı değildir ya da bugün bir markada yeşil olan azot tüpü başka bir markada sarı değildir. En çok karşılaşılan iş kazaları, sisteme azot yerine oksijen basıldığı zamanlarda meydana gelmiştir. Oksijen sistemde yağ ile temas ettiğinde facianın boyutu çok daha büyük olmaktadır. Kısaca renkleri ayırt etmeyi öğrenmeliyiz.

Meydana gelen olaylar incelendiğinde iş güvenliği önlemlerinin ihmal edilmesi aşağıdaki tehlikeleri yaratabilir. Bu tehlikeleri şöyle sıralamak mümkündür:

- Başına yüksek kattan tahta düşen ve başında baret olmadığı için beyin kanaması geçiren bir işçi ömür boyu çalışamayacak (baret 30 TL)

- Demir destekli iş ayakkabı giymediği için ayağına çivi batan ve tetanos iğnesi olmak zorunda kalan geçici eleman (ayakkabı 80 TL)

- Kimyasal temizlik yaparken çıkan buhardan gözlerinde hasar oluşan bakım personeli (maske ve gözlük 15 TL)

- Azot tüpüyle sistemi basınçlandırmak ya da kaynak yaparken boru hattına azot vermek için basınç düşürücü kullanmama sonucunda hortumların patlaması, bu esnada tüpün yere düşmesi ve çevredekilere zarar vermesi (basınç düşürücü 300-700 TL)

- Oksijen tüpüyle kaynak yaparken eldiven kullanmayan personelin eli yağlı olduğu için şalamanın alevi içeri çekmesi ve tüpün patlayarak çevreye parça tesirli bomba gibi dağılarak zarar vermesi (alev tutucu 30 TL, eldiven 5 TL)

- Sistemde elektrik kaçağı olup olmadığını tespit etmeden çalışmaya başlayan personelin elektrik akımına kapılması ve elini çekmek isterken kolunu kesmesi (avomemetre 150-200 TL)

- Dış ünite montajı yaparken binanın girişinde önlem alınmadığı için aşağıya düşen takım yüzünden yayaların yaralanmasına neden olup, panikle cihazla birlikte aşağıya düşen ve ömür boyu felç olan meslektaşımız (emniyet kemeri 100-150 TL, emniyet bantı 10 TL)

- Servis arabasını yeterli özelliklerde seçmeyen, bagajda yeterince yer olmadığı için koltuğuna gaz tüpünü yerleştirip 43-45 ˚C sıcakta basınçtan patlayan tüpün araçta cam patlatması ve sürücüyü yaralaması (tüpün ambalajıyla saklanması ücretsiz, bagajı yerleştirmek fazladan 10 dakika)

- Cihaza yanlışlıkla azot yerine oksijen basılması. Tüplerin renklerini ayırt edemediği için olay esnasında meydana gelen patlamayla, saha elemanın cihazla beraber havaya uçması ve aylarca komada kalması (iş güvenliği eğitimi 600-700 TL ödeyerek yılda sadece birkaç günde alınabilecek bir eğitimdir)

- Saha çalışanı sadece birkaç dakikasını ayırıp tek parça kablo çekmediği ve düzgün ek yapmadığı için elektrik kablosunun kaçak yaparak kullanıcının evinde yangın çıkarması ve hasara sebep olması (kablonun metresi 2-3 TL)

Açıkça görülüyor ki sağlığımız ve güvenliğimiz için yeterince önlem almıyor ve küçük bedellere mal olmasına rağmen bunları temin etmeden çalışmayı tercih ediyoruz. Kalifiye personel azlığı ve düşük bedellerle personel çalıştırılarak, bu personele eğitim desteği verilmemesi, meydana gelen kazaların sebepleri arasındadır. Hizmet sektöründe çalışan personelin bir statüye kavuşturulması, personele bu statünün gerektirdiği eğitimlerin verilmesi ve personelin bir ehliyete ya da sertifikaya sahip olması, başlı başına bir planlama gerektirir. Ayrıca yetkili firmalara ‘eğitim almış sertifikalı eleman çalıştırma zorunluluğu’nun getirilmesi ve eğitimlerde konuların belirlenmesi işinin de uzman kadrolar tarafından yapılması ve denetlenmesi gerekir. Bunun için resmi kurumlara, üniversitelere ve sektörde bu açığı kapatmaya çalışan değerli çalışmalar yürüten özel derneklere çok iş düşmektedir. Piyasalardaki rekabetin hizmet sektöründe de fiyatlara yansımasından dolayı, maliyetleri düşürmek adına bulunan formüller, yapılan işin kalitesini düşürdüğü gibi, emniyet tedbirlerine de yeterince bütçe ayrılmamasına neden oluyor.

Artık kaybetme lüksümüz yok, kaybedilen her can, sektörde açılan büyük bir yara, dolayısıyla kendi sağlığımız, sektörün geleceği, iş güvenliği, müşteri mutluluğu ve güvenlik için sağlıklı bir denetleme mekanizması kurmak ve bu sistemi sürdürmek zorundayız.



Slider Altına