İSEDA Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Otaran: 'Sadece durum tespiti yetmez; çözüm önerilerini masaya koyma ve uygulama vaktidir'
İSEDA, kurulduğu günden beri yaptığı çalışmalarla Türkiye ISK sektörünü bir adım öne taşımayı hedefliyor. Çok sayıda eğitim faaliyetine imza atan İSEDA bu kez farklı bir uygulama ile eğitim anlayışına yeni bir soluk getiriyor. İklimlendirme Soğutma Meslek Yüksekokulu öğrencileri için geliştirilen program çerçevesinde öğrenciler İSEDA üyesi firmalarda çalışıyor; hem eğitimlerini sürdürüyor hem de para kazanıyorlar. Bunun herkes için kazan-kazan modelinde bir program olduğunu söyleyen İSEDA Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Otaran, İSEDA?nın bununla kalmayıp servis firmalarının sorunlarına çözüm getirecek faaliyetleri başlattıklarını söylüyor...
İSEDA, dinamik bir eğitim modeli uyguluyor
İstanbul Kültür Üniversitesi Türkiye'deki vakıf üniversitelerinin içerisinde İklimlendirme Soğutma Meslek Yüksekokulu olan tek üniversite. Buranın bölüm Başkanı Ahmet Ürüşan hocamız daha önce İSEDA'ya birlikte çalışmak üzere başvurmuştu. Ben de malzeme desteği konusunda İSEDA için devlet okullarının öncelikli olduğunu, kendileri ile proje geliştirerek farklı çalışmalar yapabileceğimizi söyledim. Geliştireceğimiz projenin herkese fayda yaratması öncelikli amacımızdı. Ahmet Hoca her aşamasında çok ciddi destek verdi bu projeye. Gerçekten yapılması zor şeyleri başardık birlikte. 1990?lı senelerden beri hep yapmak istediğimiz ama bir türlü hayata geçiremediğimiz bir proje böylece başlamış oldu.
Özellikle teknik eğitim gören çocukların gelir seviyesi yüksek ailelerden gelmediğini gayet iyi biliyoruz ve gelir seviyesi en düşük ailelerin çocuklarına bile mükemmel bir eğitim verebilmek için belli bir finansman gerekiyor. Bu finansmanı da o çocukların işgücü ile sağlanması gerektiğini ancak bu şekilde kendini doğurup geliştirebilen bir mekanizma yaratabileceğimizi biliyorduk. Bu konuyu projelendirmiştik. Bu projeyi Ahmet Hoca'ya anlattık. Bazı teknik detaylar vardı, derslerin belirli günlere toplanması, kalan günlerde çocukların sektörde çalışması gibi. Dersleri belli günlere toplamak, akademik personelin de programını buna uydurmak oldukça zor bir işti; bunu başardık. Üniversitenin tüm kurullarından geçti; onaylandı. Geriye çocukların sektördeki firmalarda işe yerleştirilmeleri kaldı. Böylece aldıkları bilgileri uygulamalı olarak hayata geçirebilecekleri hem de para kazanabilecekleri bir sistem oluşturduk. Bunun hem sektörümüze, hem çocuklara hem de üniversiteye katkıları çok büyük oldu. Her şeyden önce çocuklar sorgulamayı, merak etmeyi öğrendiler. Okulda akademik personeli de sürekli aktif hale getirdi. Artık hiçbir şeyi kitapta yazdığı şekliyle ezberlemiyorlar, işi yapıp malzemeye dokunup sorun çözüp öğrenmeye başladılar. Böylece hem özgüvenleri hem de mesleklerine saygı ve sevgileri arttı. Ayrıca öğretmenleri de bilgilerini taze tutmak üzere daha aktif olmaya başladı.
Sektörümüz açısından ise bugüne kadar hep çok ciddi bir sorun olan kalifiye iş gücü açığını kapatmak için çok büyük bir fırsat oldu. Kendi elemanları hem okuyor hem çalışıyor hem sürekli öğreniyor ve en son teknoloji ile yakından ilgilenerek iş hayatına hazırlanıyor. Büyük bir ihtimalle çocuklar okulları bittiğinde bugün işe yerleştirildikleri firmalarda çalışmaya devam edecekler. Etmeseler bile; okuldan iki yıl tecrübeli olarak mezun olacaklar ki bu çok önemli. Çocuklar bugün çalıştıkları firmalardan aldıkları maaş ile okul masraflarını karşılayabiliyorlar; yol ve yemek paraları da ödeniyor. Bazı çocuklarımız ailelerine destek bile olabiliyor. Firmalar yetiştirdikleri çocukları yakından gözlemleme şansı elde ediyorlar; böylece çocuklar mezun olduklarında onlarla yola devam etmek isterlerse personelini çok iyi tanıyor; becerilerini biliyor olacaklar.
Üniversite açısından bakıldığında ise Türkiye'de iş garantisi ile mezun ediyor çocukları... Ülkemizde bunu yapabilen kaç okul var ki? Bu, temeli çocukların üzerine kurulmuş bir eğitim yapısı. Sektörle üniversiteyi iç içe geçiren, dinamik ve her yöne fayda sağlayan bir model. Buna desteği artırmak için önümüzdeki dönemden başlamak üzere ben de Kültür Üniversitesi'nde ders vermeye başlayacağım. Çocukların İSEDA'nın aylık eğitimlerine katılmaları da şart koşuldu. Dolayısıyla ortalama ayda bir yaptığımız eğitimler ile bu çocuklar iki senede yaklaşık yirmi eğitime katılmış olacaklar.
Biz en azından bu sektöre ileride katılacak öğrenciler için görevimizi tamamladık ama görevimiz sadece o noktada bitmiyor. Bir de işin öteki noktası var. Aynı anda sektöre de destek olması lazım. Çocuklar eğitimleri nedeniyle sadece dört gün çalışabiliyorlar. Bu firmalar açısından olumsuzluk yaratabilir. İhtiyaç duyduklarında elemanları eğitimde olabilir. Bu anlamda firmalara da bir avantaj sunmamız gerekiyordu. Bu noktada çözümü şöyle sağladık; çocukların sigorta masraflarını üniversite üstlendi. Üniversite kaynaklarını kullanarak bu sorunu çözdü. Böylece sektördeki firmalar için de avantaj sağlanmış oldu.
"Yanlıştır!" demekle iş bitmiyor
Bunca çabanın, emeğin, iyi niyetin ve aktif bir eğitim modelinin görmezden gelinmesini, sadece sektöre ucuz iş gücü sağlamaya çalışılıyor gibi ucuz bir düşünce ile çabalarımızın lekelenmesini hiç istemiyoruz.
Türkiye'de yeni bir yöntem gelişti. Herkes durum tespiti yapıyor... Durum tespiti yapmak çok güzel bir şey, mantıklı analiz için gerekli ama yapılan durum tespitinin sonuçları önemli. Yani "yanlıştır!" demekle iş bitmiyor. Doğrusu nedir, yanlışı düzeltmek için çözüm ne olmalıdır konusunun da konuşulması ve harekete geçilmesi gerekiyor. Bunları bir bütün halde gerçekleştirebildiğimizde sorun doğru bir çözüme kavuşturulmuş olur.
Bizim yaptığımız çalışma çok hassas bir çalışma. Doğru algılandığında diğer iş kollarının da uygulamak isteyeceği aktif bir model. Sektörümüz kalifiye eleman açığından yakınıyor; çocuklar ise iş bulamamaktan... Öte yandan eğitim sistemi eleştiriliyor; uygulamanın öneminden bahsediliyor. İSEDA olarak tüm bu sorunlara çözüm olabilecek ve herkese fayda sağlayacak bir model geliştirmiş olmak, bizi mutlu ediyor. Bunun sürdürülebilmesi ve koordineli yürümesi için de elimizden geleni yapacağız.
Aslında tabii kullandığımız bütün bu uygulamaların tamamını biz akıl etmedik. Geçmişte yapılmış çok başarılı uygulamalar vardı, onlardan örnek aldık. Köy Enstitüleri'nin yaptığı muhteşem çalışmaların izleridir bunlar. Türkiye?de ilk defa ekonomik değer ihtiva eden bir şey üreten eğitim kurumları Köy Enstitüleri?dir.
İSEDA, servislerin sorunlarını çözmek üzere kolları sıvadı
İSEDA'nın yapacağı çok önemli bir çalışma daha var. Bugüne kadar hep servislerden gelen şikayetleri dinledik, onların sorunlarını anlamaya çalıştık. Şimdi harekete geçiyoruz.
Sektörümüzde en son Daikin'in Airfel'i almasıyla beraber çok önemli ana firmaların elindeki ürünler yer değiştirdi. A ürününün yerine B ürünü geldi ve o zamana kadar A ürününe hizmet eden insanların hepsinin yetkisi ortadan kalktı, B ürününün yetkilisi oldular. Yani hiç bilmedikleri bir ürünün yetkilisi oldular, çok iyi bir ürünün yetkilisi olmaktan azledildiler. Bu son derece kötü bir olay. Oysa dünyada atık böyle uygulamalar kalmadı. İşi yapmaya yetkili olan firmalar, ürün ya da marka ne olursa olsun hizmet verebilmekteler. Zaten Avrupa Birliği Müktesebatı bunu söylüyor, biz de imza atmış vaziyetteyiz.
Hiçbir firmanın önü "biz o markayla çalışmıyoruz sen de çalışma" diye kesilmemeli
Her şeyden önce meslek standartlarının belirlenmesi gerekiyordu. Böylelikle servislerin yetkinliği standartlara göre tarif edilebilir. Bunun için her türlü desteği İSEDA olarak vermiştik. Split ve VRF sistemler, merkezi sistemler, endüstriyel sistemler şeklinde bölünmüş, yatayda ve dikeyde konumlandırılmış birçok yetkinliği çerçevelemiştik. Bu çalışma bitti, şimdi bir VOC test uygulamaları (Mesleki Bilgi ve Beceri Sınav ve Belgelendirme) yapılmalı. VOC testi kimin yaptığı önemli değil, önemli olan sektörün neyi kabul ettiği. Sektörün ilk önce şu konuda bir fikir birliğine varması lazım. Ana firmalar açısından baktığınızda durum şu: Ben bir firmayı yetkili kılıyorum ama o firmanın personeli bana bağlı değil. Yani firmanın yaptığı işten de sonuçlarından da ben sorumluyum; ama firma personeli ve firma benden bağımsız. Bu yetmiyormuş gibi, ben ana firma olarak yetkili servise hangi hizmetin bedeli ne olacak bunları da söylemek durumundayım. Burada iş biraz daha karışıyor. Satıcılar diyor ki montaj hizmeti çok pahalı; cihazı satamıyoruz... Servisin fiyatlarında indirim yaparsam bu kez servis firmalarım batmaya başlıyor. Bu durumda sektörde kimin kaç para kazanması gerektiğini düşünmek, hesaplamak zorunda kalıyorum demektir.. Bu, Rekabet Yasası'na aykırı, ben sadece bir fiyat önerebilirim ama benim önereceğim fiyat ile insanların gelirini giderini dengelemesi sorununu benim çözmeye kalkışmam saçma çünkü ben oranın analizini yapacak personel değilim; neye göre fiyat belirleyeceğim?
Öte yandan bizim işimiz sezonluk bir iştir. Bir otelde kışın 50 liraya kalıyorsanız yazın tatil sezonunun açılması ile birlikte 150 liraya kalırsınız. Bunda tuhaf bir durum yok ama bunu sezonluk çalışan bir klima firması yapamıyor. Yaparsa herkes tarafından reddedileceği düşünülüyor. Oysa bizim işimiz de sezonluk bir iş ve sezon içerisindeki fiyatının değişik olması normal karşılanmalıdır. Bütün bu sorunlar göz önünde bulundurulduğunda herkesin ayı şeyi istediği ortaya çıkıyor: Sektördeki firmaların yetkinliği belirlenmeli, sektördeki firmalar kendi içlerinde kendi analizlerini yapıp fiyatları belirlemeli, ana firmalar da bunların içerisinden hangisini istiyorsa onunla çalışmalı. Ama hiçbir firmanın önü "biz o markayla çalışmıyoruz sen de çalışma" diye kesilmemeli.
Herkesin doğru bildiklerini ortaya koyacağı bir çalıştay düzenleyeceğiz
İSEDA olarak bu konuda bir çalıştay yapmayı planlıyoruz. Bu çalıştayda özellikle ana firmalardaki servis müdürlüklerinde çalışan her türlü personeli, her türlü idareciyi, servis ve taahhüt hizmeti veren bütün firmaları ve Çalışma Bakanlığı'ndan, Sosyal Güvenlik Bakanlığı'ndan, Milli Eğitim Bakanlığı'ndan yetkilileri davet edeceğiz. Çalıştay için Kültür Üniversitesi de desteğini esirgemedi; bizler için 850 kişilik bir amfi ve dört büyük sınıfı bize ayırdı. Çalıştayımızın Şubat ayında yapılması planlanıyor. Çalıştayda bütün bu sorunları masaya yatırmayı, çözüm önerilerini değerlendirmeyi ve uygulanabilir çözümlerin hayata geçmesini sağlamak istiyoruz.
Daha önceden Bahçeşehir Üniversitesi'nde Stratejik İşgücü Çalıştayı'nda yaptığımız gibi bu çalıştayın da sonucunu yazılı bir doküman haline getirip sektörümüzle paylaşacağız. Bu çalışmanın amacına ulaşabilmesi için herkesin zincirlerinden kurtulup, doğru olduğuna inandığı şeyleri ortaya koyması, fikrini söylemesi gerek.
Bugün bu çalışmanın çok güzel bir örneği RSES'tir. RSES'e üye bir kurumun arabalarının üzerinde bile RSES'e üyedir yazar. Bu, o adamın ya da servisin işini doğru yapabildiğini ispatlıyor. Böylece o adam kiminle isterse onunla anlaşır ve çalışır. Bunu artık Türkiye'de de doğru şekilde uyguluyor olmamız lazım.