Havalandırma ve Sağlık
Yazan: Hakan Nayır, Teknik Pazarlama Müdürü, ARMACELL Yalıtım A.Ş.
Bu yazıda belki çoğumuzun göz ardı edebildiği, esasen gizli diyebileceğimiz bir sağlık tehdidinden bahsedilecektir
Isıtma, havalandırma ve iklimlendirme sistemlerinin yapısını (HVAC) kabaca insanlardaki solunum sistemine benzetmek mümkündür. Zira insanlarda bu sistem nasıl zararlı organizmalarca istila edilebiliyorsa durumun bir benzeri de HVAC sistemleri için geçerlidir.
Basitçe, mikroplar (örneğin bakteriler) hemen her ekosistem içerisinde uygun şartlar bulduğunda gelişebilen mikroorganizmalardır. Bu uygun şartlar aslında yeteri miktarda organik madde ve nemden müteşekkildir. Uygun ortam oluştuğu zaman ise zararlı mikrobiyolojik canlılar hızla çoğalarak hava kalitesinin hızla düşmesine sebep olur ve zaman içerisinde insan sağlını tehlikeye sokacak sorunlar yaratırlar.
Resim 1. Bakımı yapılmamış bir havalandırma kanalı
Özellikle yaz aylarında başlayan soğutma döngüsünde sıcak ve nemli hava soğutma bobinlerinden geçerken yoğuşma oluşur ve genelde tahliye edilen havanın bağıl nem yüzdesi yüksektir. Bu sebeple soğutma bobini, yoğuşma drenaj tavası ve bunlara yakın bölgeler genellikle zararlı mikroorganizmaların sisteme giriş noktalarıdır.
Resim 2. Küf ve mantar istilası
Bu şekilde bir tehlikeye maruz olan sistemlerde su buharı difüzyon direnci düşük malzemelerin kullanımı sonucu ortaya çıkan yoğuşma ve su buharı geçişi problemlerinin ayrı birer nem kaynağı olarak bu zararlı gidişata katkıda bulunması önemlidir. Ne yazık ki su buhar bariyeri kaplamalı ürünlerde dahi, ek yerlerinde sıkıntılar oluşabilmekte veya malzemenin ezilme direncinin düşük olması sebebiyle kaplama yüzeyinde hasar meydana gelmektedir. Su buhar bariyeri görevini üstlenen kaplama malzemesinin (örneğin: Al folyo) yüzeyin sadece bir noktasında işlevini yerine getiremez duruma gelmesi ise tüm sistemin buhar geçişine karşı korunmasız kalacağı gerçeği ile bizleri karşı karşıya bırakmaktadır.
Resim 3. Soğuk hat kullanımında uygulama hatası sonucunda buhar bariyerli kaplamaya rağmen bünyesine nem girişi olmuş ürün
Bunun yanında, ısı yalıtımı için kullanılan malzemenin yapısı da büyük önem arz etmektedir. Zira seçilen malzemenin açık hücre yapısında ve dolayısıyla pürüzlü ve boşluklu bir yapıda olması halinde; hava akımında bulunabilecek çözünmüş yaprak kalıntıları, deri döküntüleri, bitki kılları gibi zaten higroskopik özellik gösteren organik maddelerin bu boşluk/pürüzlerde tutunup birikerek, yukarıda bahsettiğimiz şekilde sisteme giren nem ile beraber bakteri, küf ve mantarlar için uygun besin ortamları oluşturmaları kaçınılmaz olmaktadır.
Resim 4. Kontaminasyona uğramış havalandırma sistemlerinde görülen bakterilere örnekler. Soldan sağa; Pseudomas aeruginosa, Legionella pneumphila, Cladosporium cladosporioides.
Yukarıda anlatılan şekilde oluşan bu zararlı ortamda bazı ender durumlarda mantar sporları ile beslenen mayt ve haşerelere dahi rastlamak mümkün hale gelmektedir. Mantar-küf kaynaklı kontaminanlar alerjenler üretirken, bakteriyel kontaminanlar alerjenik proteinler, toksinler ve diğer Uçucu Organik Bileşikler (VOC) oluşturmaktadır. Sonuçta ise karşımıza özellikle zayıf bünyelerde (astım hastaları, diğer tedavi görmekte olan hastalar, çocuklar, yaşlılar vb.) hayati tehlikeler oluşturan enfeksiyonlar çıkabilmektedir. Bu sıkıntılar şöyle sıralanabilir:
- Açık yara enfeksiyonları (özellikle hastanelerde yangın üniteleri vb.)
- Lejyoner Hastalığı
- Nefes almada zorlanma, astım
- Öksürük
- Hapşırık
- Boğaz Ağrısı / Yanması
- Sinüs enfeksiyonları
- Bronşit
- Kaşıntı ve kızarıklık
- Aşırı yorgunluk
Bu noktada yukarıda açıklandığı gibi durumun engellenmesi bakımından, havalandırma sisteminin düzgün aralıklarla bakımının yapılarak temizlenmesinin yanında yalıtım malzemesinin de, kapalı hücre yapısında, su buharı difüzyon direncine sahip, su emme yüzdesi düşük, kir ve toz tutmayan bir malzeme olması öncül ve pasif bir koruma sağlayacaktır. Daha sağlıklı bir yaşam ortamı sağlamak için bu gizli tehlikeye karşı farkındalık yaratmak esasen sıkıntıyı bertaraf etmenin ilk çaresi olacaktır. Bu sayede doğru yerde doğru ürünlerin kullanılması, zamanlanan bakımların ihmal edilmemesi, uygulamaların doğru şekilde yapılması gibi önemli adımlarla yukarıda belirtmiş olduğumuz sıkıntılar önlenebilecektir.
Resim 5. 20 yıllık kullanımdan sonra dahi fiziki özelliklerini ve boruyu koruyan Armacell yalıtımı